20 Haziran 2013 Perşembe

Sakarin

Sakarin hakkında

sakarinSakarin 1879 yılında John Hopkins Üniversitesinde keşfedilen yapay şekerdir. İkinci Dünya Savaşına kadar kısıtlı bir şekilde kullanılmıştır. Şekere olan talep sakarinin kullanımı artırdı ve 1960 yıllarında Amerika da kilo kontrolüne karşı oluşan ilgi ile popülerliği arttı.
100 yılı aşkın vakittir sakarin şekerin düşük kalorili alternatifi olmuştur. Maliyeti ve fonksiyonel özellikleri ile günümüzde halen değerli bir kalorisi düşük alternatif olmasını sağlıyor.
Sakarin en çok çalışma yapılmış yemek malzemelerinden biridir. Yapılan bu çalışmalarda sakarinin güvenliliği ile ilgili bir sakınca bulunamadıysa da, geçmişte aksi ile ilgili tartışmalar yaşanmıştır. Geçmiş yıllarda anlaşmazlığa sebebiyet veren bir çalışma olmuş ve sonuçlarına ilişkin olarak yapılan bir çalışmada sodyum sakkarin verilmiş erkek sıçanlarda idrar torbalarında tümör bulunmuştur. Bunun üzerine yapılmış 30′u aşkın çalışmada sakarinin kanser ile bağlantısı bulunamamıştır. Aksine çalışmaların sonucunda sakarinin güvenliliğini desteklenmiş oldu.
Amerika Birleşmiş Devleti’nin Sağlık Bakanlığına bağlı Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi’nin kollarından birisi olan Gıda ve İlaç Araştırma Laboratuarı başkanlığı yapan toksikolog Bernard Oser, Ph.D, konu ile ilgili olarak şu sözleri sarfetmiştir, “Hiçbir kimyasal katkı maddesi bu kadar çok laboratuarda, bu denli uzun sürede, bu kadar farklı hayvanlarda (insanlar dahil) ve ardarda gelen jenerasyonlarda testlerden geçirilmemiştir ve halen sakarin kadar zararsız olduğunu görülmemiştir.” 1

Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı
Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC – The International Agency for Research on Cancer), Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) bağlı bir kuruluştur. Dünya Sağlık Örgütü, Birleşmiş Milletler bünyesinde çalışma yapan uluslararası bir örgüttür.
IARC’nin görevi insanlarda görülen kanserin nedenlerini ve kanserojen mekanizmaların işleyişini tespit etmek, bu amaçla yapılan çalışmaları desteklemek ve organize etmek, kanserin kontrol altına alınması için bilimsel stratejiler geliştirmektir.
Kuruluş hem epidemiyoloji hem de laboratuar çalışmalarında ve elde edilen bulguların basın-yayın, toplantı, kurs vs. yollarla dağıtılmasında etkin rol alır.
Ajansın 1999 yılında yayınlamış olduğu karar ile sakarini Grup 3 Kategorisine koyarak, sakarinin insanlarda kansorejen etkisinin olmadığını belirtmiştir.
  • Sakarin ve tuzlarının, tatlandırıcı olarak kullanıldığında insanlarda kansorejen etkisi için yeterli delil bulunmamaktadır.
  • Soydum sakkarinin hayvanlarda kansorejen etkisi olduğuna dair yeterli hayvan deneyleri ve deliller bulunmaktadır.
  • Sakarin (asit formu) ve kalsiyum sakkarin için hayvansal deneyler ile yapılmış delillerin kansorejen sınıfa sokulması için yetersizdir.
Yapılan araştırmaların sonunda çıkan mesane kanseri  araştırmalarının sonucunun aslında doğru olduğu fakat bunların sadece hayvanlarda olduğu ve bizim fizyolojik yapımızın onlarınkinden farklı olmasından dolayı insanlar için böyle bir riskin olmadığı belirtilmiştir.2